teşekkürler yorumlarınız için işte ilk bölüm
1. Bölüm: Her veda yeni bir başlangıçtır…
Sert esen rüzgara aldırmadan okuluma doğru yürüyordum.Belki de son kez….Okulun kapısından girdim.Zaten herkes bugün okula son kez geleceğimi biliyordu..Sanki beni bekliyorlardı.Gruplar halinde toplanmışlardı.Ama bir yandan da kapıyı gözlüyorlardı.Beni ilk gören Gamze oldu.Koşarak yanıma geldi ve boynuma atladı.Çantamın da ağırlığıyla sendelemiştim.”Hadi in Gamze!Zaten çantam çok ağır” dedim biraz bağırarak. Üzerime asılmayı bıraktı ve sırıttı.”Zaten sadece senin gibi inek biri okulun son günü çanta getirir.”dedi muzipçe. Mutlu bir haber almak ister gibi bakıyordu.Onu üzmek istemiyordum ama yalanda söyleyemezdim.Hiçbir şey söylememeyi tercih ettim.Bir süre bankta öylece oturduk.Sessizliğimizi bozan ben oldum.”Hadi diğerlerinin yanına gidelim.”dedim.Kafasını salladı. O sırada Kaan da beni gördü.”Vay! Yağmur Hanım teşrif ettiniz.”dedi.Gülümsedim.Herkesin bana baktığını hissediyordum.Ama görmezden gelmeye çalıştım.Dersler başladı.Bütün gün herkese okuldan ayrılacağımı ve neden ayrılmam gerektiğini anlatan yalanlar buldum.Bu konuda dürüst olmam mümkün değildi.Çıkışta herkes çevreme toplandı.Üzerinde mum olan bir pastayla Gülay ve Kerem kalabalığı delerek bana doğru geliyorlardı.Pastayı masanın üzerine koydular.Pastada ‘Hoşça kal Yağmur’ yazıyordu.Çok şaşırmıştım,şaşkınlığımı gizleyemedim.”Ama bugün benim doğum günüm değil,siz nasıl…inanmıyorum,çok teşekkür ederim;hepinize.Sizleri hiç unutmayacağım…”dedim.Kaan söze girdi.”Hadi be kızım duygusala bağladın hepimizi ağlatmadan üfle hadi şu mumları” dedi.Gamze hızla öne atıldı.”Dur!Önce bir dilek tut.”dedi.Herkes Gamze’nin bu ani hareketi sonucunda kahkahaya boğulmuştu.Beni mutlu etmek için bir araya gelmiş arkadaşlarıma sırayla baktım.Ne dileyeceğimi düşünüyordum.Derin bir nefes aldım.”Sonsuza kadar sürecek olan dostluğumuza…”dedim ve mumları bir çırpıda üfledim.Hepsiyle sırayla vedalaştım.Aslında bu bir veda değildi.Bir daha geri dönüp dönmeyeceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu.Bana kalsa o bunaltıcı kalabalık şehre hiç gitmemeyi dilerdim.Ama buna mecburdum:Kendim için,annem için ve hatta bana koşulsuz bir sevgiyle bağlı olan arkadaşlarımı sorunlarımın içinde boğulup kırmamak için…
- - -
Yavaş yavaş çiselemeye başlayan yağmuru kıskandırmak istercesine hızla giden arabanın içinde göz yaşlarımı bastırmaya çalışarak arkamızda kalan ağaçları seyrediyordum. Annem ön koltukta arabayı kullanıyordu,gözlerinde çok iyi tanımadığım ama o anki nedenini bildiğim bir üzüntü vardı.Dalmış bir şekilde dışarıdaki yağmuru izliyordu.Gözlerindeki acının sebebi bendim.Ondan uzak olma kararı bana aitti.Yaklaşık bir saat içinde uçağa binecek ve o’nsuz annemsiz bir hayata yol alacaktım.Aslında korkuyordum.Buna alışmak zor olacaktı.Ama İzmir’de kalmamı sağlayacak en ufak bir işaret bile yoktu.Bu İstanbul’a 5. gidişimdi.Annem yaz tatillerinde ara sıra beni babamın yanına –İstanbul’a-götürürdü.Beni orada bırakır o işleri olduğu için İzmir’e geri dönerdi.Ben de 2 aylık süre içinde babamla özlem giderirdim.Ama bu seferki biraz farklıydı…
Araba aniden durdu. ”Geldik mi anne?” dedim.Bu ani frenden dolayı biraz ürkmüştüm.Ama dışarı baktığımda henüz havaalanına gelmediğimizi fark ettim.Annem aniden bana döndü,gözlerinden yaşlar süzülüyordu.Ellerini avucumun içine aldı.Elleri terlemişti.Sanki bana bir şeyler söylemek ister gibiydi.Ama kendisini kasmıştı.Ne söyleyeceğini çok merak ediyordum.Burada kalmamı sağlayacak ve umutsuzca beklediğim işaretin geleceğini umuyordum. ”Evet?” dedim. Göz yaşlarını sildi.”Yağmur …biliyorum,seni çok üzdüm.Senin istemediğini bildiğim halde o adamla evlendim.Ama yemin ederim senin iyiliğin içindi.Babasızlığı daha fazla hissetmemen için…Hala vaktimiz var istersen benimle kalabilirsin.Seni çok ihmal ettim,biliyorum.Ama…”tam bir şey söyleyecekken sözlerini kestim.Kıpkırmızı olmuştum.Ellerini sıktım. Kalmak ve gitmek arasında kalmıştım.Bir an düşüncelerimi tarttım ama hiçbir yere varamadım.”Anne,yeter! Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.Hem denedik,biliyorsun çok denedik ama her seferinde birbirimizi daha çok kırıyoruz,lütfen zorlama artık” İşte söylemiştim.Henüz ne yapmak istediğime karar veremeden çıkmıştı sözler dudaklarımın arasından. Onu hayal kırıklığına uğrattığımın farkındaydım.Dudaklarımı ısırdım.Annemin önünde ağlayıp bu durumu daha da katlanılmaz bir hale getirmek istemiyordum.Gülümsedim.Oda yapay bir gülümsemeyle karşılık verip yine yola döndü.Yağmur dinmişti…İzmir gibi bir yerde çok uzun sürmesini istemek pek mümkün değildi. İstanbul’un da İzmir gibi olduğunu hatırlıyordum.Sadece oranın daha bunaltıcı bir havası vardı.Önümde üç saatlik bir yol olduğunu hatırladım.Ama bu yolun uzunluğu beni pek sıkmadı.Böylece annemle olan konuşmamızın gerginliğinden kurtulacak ve babamı güler yüzle karşılayabilecektim.Annemle son kez sarıldık.Kollarımızı birbirinden ayırdığımızda yüzüne bakmamaya özen gösterdim.Hiçbir şey söyleyemedim,kelimeler boğazımda düğümlendi.Sadece arkamı dönüp yürümekle yetindim.Attığım her adımın beni bir dünyadan çıkarıp başka bir dünyaya soktuğunun farkında değildim.O an tek düşündüğüm sadece İzmir’den ve annemden gitmekti..Sıkıntıdan omuzlarım çökmüş bir biçimde uçağa bindim.Daha fazla direnemeyeceğini anlayıp gözlerimi kapattım.Uykuya dalmıştım…
“Doğruyla yanlışın birbirine karıştığı anlar vardır hayatta.. İlerlersin bir yolda inatla.. Sonunu düşünmeden.. Geleceği görmeden.. Ve asıl o anların kadere müdahale ettiği anlar olduğunu bilmeden.”.
- - -