Pelin Karahan geçen günlerde açıklanan kanald anketinde yılın dizi oyuncusu seçildi. “Kavak Yelleri”nde canlandırdığı Aslı tipinden çok da uzak olmadığını söylüyor: “Ben zaten tutucuyum, hep annemin dizinin dibinde oturdum”
Onu “Kavak Yelleri”nin Aslı’sı olarak tanıyoruz. Adı Pelin Karahan. Geçen hafta Kanal D’de yayımlanan güncel dizilerin öne çıkan oyuncuları arasında yapılan oylamada “yılın dizi yıldızı”oldu.
Çekimler nedeniyle bir süredir İzmir’de yaşayan Karahan’ın, biz sorana kadar birinciliğinden haberi bile yoktu. Aslında “Ünlü bir oyuncunun İstanbul dışında olması çok şey değiştirmiyor” dese de, bu habersiz hali bile biraz onun tezini yalanlar gibiydi...
25 yaşındaki Karahan, Tim’s Production imzalı dizinin adının aksine, başında kavak yelleri esen bir genç değil. Hiçbir zaman da öyle olmadığını söylüyor. Dizideki eski sevgilisi Deniz yani İbrahim Kendirci ile aşk yaşadıkları söylense de o, özel hayatından konuşmayı
hiç sevmediği için utanıp kızarıyor. Dizi ekibinin kaldığı Balçova’daki termal
tesislerde söyleşimize devam ederken, camı tıklatıp geçen Kendirci’yi görünce de utanıp sıkılarak gözlerini kaçırıyor...
Kanald.com.tr’nin anketinde yılın dizi yıldızı seçildiniz. Beren Saat gibi pek çok popüler dizi oyuncusunu geride bıraktınız. Duyunca ne hissettiniz?
Çok şaşırdım. O kadar tecrübesi olan, daha çok emek vermiş insanların arasından sıyrılmak tabii ki güzel, motive edici. Demek ki seviliyorum, beğeniliyorum. Eğitimini almadım bu işin ancak bu hafta 100’üncü bölümü çekiyorum. Benim için inanılmaz büyük bir gurur. İçgüdüsel başladım ama pratikte öğrenerek devam ettiriyorum.
Sürekli İstanbul’dan uzaktasınız. İzmir’den olup bitenin çok farkında olabiliyor musunuz?
Ayda bir kere bir günlüğüne İstanbul’a gidebiliyorum. İstanbul’da daha çok alışık insanlar dizi seti görmeye. Yeniköy sahiline çıktığınızda adım başı bir set vardır. İzmirliler pek alışık değil. Burada daha çok hissediliyor. İzdihamdan çekim yapamıyoruz, mekan değiştirmek zorunda kalıyoruz, dışarı çıkmıyoruz, arka kapılardan gönderiliyoruz, bazen destek polis ekibi geliyor. Yaşadıklarımızdan burada da hissedebiliyoruz ki biz büyük bir iş yapıyoruz.
“Yolda bana ‘İnşallah senin gibi gelinim olur’ diyorlar”
En çok ilgiyi kimden görüyorsunuz?
Aslında daha çok gençlik dizisi deniyor ama yaş ortalaması yüksek. Anneler, anneanneler, teyzeler, amcalar, dedeler herkes çok seviyor. Bir yaş sınırlaması olmasa da galiba genç kızlara daha çok hitap ettiğimi düşünüyorum.
Yaş ortalaması yüksek olanlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz? Anneler mesela?
Az önce bir teyze “İnşallah senin gibi gelinim olur dedi” mesela. Öyle de bir bakış açısı var. “Senin gibi evladım olsun”, “Senin gibi gelinim olsun” sözlerini çok duyuyorum. Bu çok gurur verici.
“İstifamı verdim, dizi için görüşmeye gittim”
Nasıl keşfediliniz?
Ankaralıyım ama Eskişehir’de turizm ve otel işletmeciliği okudum. Hiç aklımda yoktu oyunculuk. Hiçbir hevesim yoktu. Mezun olduktan sonra çalışmak için İstanbul’a geldim. Halkla ilişkiler ya da turizm ile ilgili bir şey istiyordum. Bir reklam ajansında asistan olarak başlamıştım. Çok da keyif alıyordum. Aslında tercihim oydu. Yani; güzel elbiselerimi, topuklu ayakkabılarımı giyeyim, ofise gideyim, toplantılarımız olsun... Ancak geçinmek çok zor İstanbul’da. Maddi destek için ajansa yazıldım. Reklamlara gidildiğini, bunlardan günlük birtakım ücretler alındığını duymuştum. İşin arasında bir-iki sefer bunları yapayım diye düşündüm.
Gidiş o gidiş. İstanbul’a geldikten sonra
bir ay içerisinde bir dizi anlaşması, üç-dört reklam peş peşe geldi.
Nasıl oldu?
Sadece görüşmelere gittim, hiçbir şey yapmadım. Araya kimseyi sokmadım. Zaten tanıdığım, çevrem yok. Bir şekilde tuttu. Hiç anlamadım.
“Yapamaz, olmaz” deyip hayal kırıklığı yaratan oldu mu?
Kimse demedi ama dizinin ilk görüşmesine gittiğim zaman çok hayal kırıklığına uğramıştım. Hatta görüşmeye gidemiyordum, başka bir işte çalıştığım için izin alamamıştım. Bana o gün bir tercih sundular; “Tamam böyle reklam görüşmelerine gidiyorsun ama artık bir tercih yap. Sana o kadar vakit ayıramayız. Ya orası ya burası” dediler. Daha o zaman diziyle bir anlaşmam da yoktu. İki-üç reklamdan sonra gerisi gelmeyebilirdi. “Yapar mıyım yapmaz mıyım?” diye geçirdim içimden. “Ben gitmek zorundayım” dedim. O gün o işten çıktım, istifamı verdim. Dizi görüşmesine gittim.
İçinizden neler geçti?
Allahım o kadar çok genç kız var ki! Hepsi 1,80-1,90 boyunda. Mankenler, televizyondan gördüğüm simalar, sunucular var... Herkes havalı. Herkeste bir fizik, bir endam. Daha önce tecrübesi olanlar var. İçimden dedim ki, “Ben herhalde yanlış bir şey yaptım.” Kendime bakıyorum; ufak tefek bir şeyim. Tecrübem yok. Kayıt alırken soruyorlar: “Bir müzik aleti çalıyor musunuz. Spor yapıyor musunuz? Tecrübeniz var mı?” Hepsine yanıtım “Hayır”. Hiçbir şey yok.
O “Hayır”lar bir işe yaramış herhalde.
Sonra o zamanki yönetmenimizle de konuşmuştuk. “Benim hiç umudum yoktu. Nasıl oldu?” diye sorduğumda, “Ben o zaman onlara bakmadım ki. Sadece senden o elektriği aldım, o kadar” dedi. Demek ki
o kadar çok da önemli değilmiş bazı şeyler. Ama olsa da fena olmaz tabii.
“Özel hayatın konuşulunca hem işin hem ilişkin yıpranıyor”
Dizideki Aslı ile gerçek hayattaki Pelin arasında benzerlikler var mı?
Aslı ve Pelin çok farklı tarzlar. Ama Aslı benden küçük. 25 yaşındayım, Aslı 21. Kıyasladığımız zaman, o zamanlarda ben de aşağı yukarı öyleydim. Çok uçurum yok. Sadece yaş farkı dolayısıyla şu an biraz farklıyım.
Genç kızların idolü olmak nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Özel hayatınıza dikkat eder gibi görünüyorsunuz...
Zaten öyleydim. Aile yapım da öyleydi. Hiçbir zaman gece dışarı çıkmazdım. Sadece üniversite zamanında Eskişehir’de arkadaşlarımla iki-üç kere çıkmışımdır. Toplasanız senede iki defa falan gece toplu bir şekilde eğlenmeye giderim. İçki kullanmam, sigara içmem... Yani ekstra bir şey yapmıyorum, dikkat etmiyorum. Zaten öyle yaşıyorum çünkü.
Özel hayatla ilgili konuşmamanızın dizideki imajla ilgisi var mı?
Hayır, bir ilgisi yok. Sadece hiçbir şeyin işimin önüne geçmesini istemiyorum. Her şey çok çabuk yıpranabiliyor. Hem işiniz hem ilişkiniz. Şu an işim ile ön planda olayım, sonrası kısmet.
Ünlü bir oyuncunun çekimler yüzünden de olsa İzmir’de yaşaması nasıl bir şey? Örneğin paparazziler yok burada...
Ben zaten geceleri çıkan, gündüzleri de piyasa mekanlara giden birisi olmadığım için eksiklik hissetmiyorum. Orada da çok karşılaşmıyordum, burada hiç karşılaşmıyorum. Ama tabii şehir dışında iş yapmak çok zor. Evden ayrı olmak, uzun süre otelde kalmak, yemek yapamamak, mutfağının olmaması... Bunlar çok zor. Burada hayatımız daha çok iş. Ailemi, kardeşimi çok özlüyorum.
İtalyan mutfağı severim, ileride bir restoran açmak istiyorum”
“Cüretkar sahnelerde oynadığımı hayal edemiyorum. Ailemden çok ben biraz tutucuyum, eski kafalıyım”
Alışverişe tutkun musunuz? Marka tutkunuz var mıdır?
Biraz seviyorum. Marka tutkum yoktur. Belki biraz da olanaklarla alakalı. Çok orta halli büyüdüğüm için... Pazara da giderim ama benim için en klasik Zara vardır. Bir de birkaç standart marka daha var. İnanılmaz paralar vermeyi de doğru bulmuyorum. Çanta düşkünlüğüm var; onda da daha standart, ortalama para harcarım. Çok severim alışveriş yapmayı ama... Bir de hem yemek yapmayı hem de değişik mutfakları seviyorum. İtalyan, Sicilya mutfağı kurslarına katıldım. Eğitimini aldığım için de ileride bir restoran açmayı isterim, o kadar çok düşkünüm yemeğe.
Çok para kazanıyor musunuz? Alışverişe mi harcıyorsunuz?
Turizm ya da başka bir şirkette kazanacağımdan, ortalama bir insanın Türkiye’de kazanacağından çok daha fazla kazanıyorum. Yatırım yapacağım. Ev almak istiyorum. Annemin, kardeşimin, herkesin ihtiyacını sağlama almam lazım. Sinema, yemek, alışveriş dışında ev almak için para biriktiriyorum. Şimdi hiç baba yok yanımızda, üçümüzüz çünkü.
“Hep annemin dizinin dibinde oturdum”
Güzelliğinizin konuşulması rahatsız edici boyuta geldi mi?
Hiç gelmedi. Sadece çocuk gibi görüyorlar. Her gelen sokakta yanağımı sıkıyor o biraz zor. “Artık o kıvamı geçtim” diye geçiriyorum içimden. Dizide kendimden küçük birini oynuyorum zaten, bir de ufak tefek de olduğum için iyice küçük gösteriyorum.
Bundan sonraki oyunculuk yaşantınızla ilgili neler planlıyorsunuz?
Sanırım bir sonrakinde kendimi zorlayabileceğim, “Kavak Yelleri”nden farklı bir projede olmayı tercih ederim. Yine aynı tarzda bir gençlik dizisi gelirse istemem. Çok film teklifi geldi. Zaman tutmadı, araya bir şey girdi, kısmet olmadı. Ama en büyük isteğim tabii ki film. Sınırlar film için de dizi için de geçerli. Çok fazla cüretkar sahnelerde kendimi düşünemiyorum. Belki biraz yaşım küçük olduğu, belki daha genç olduğum için.
“Ben çalışıyorum, aile babası ben oldum”
Aile büyükleri etkili oluyor mu bu düşüncenizde?
Büyüklerden önce ben de eski kafalıyım, tutucuyum! Ne yazık ki anneannemi, dedemi kaybettim. En büyük annem ve dayılarım var. Onlardan asla öyle bir şey gelmez. Ben de kendi içsel rahatlığım açısından hazır hissetmiyorum. Belki bundan 10-15 yıl sonra, çok daha farklı bir yerde olursam bakış açım daha rahatlamış olabilir. Ama şu an biraz ağır geliyor bana.
Yetişme tarzınızla ilgili mi bu tutuculuk?
Annem hiçbir zaman beni kalıplarla büyütmedi. “Yapmayacaksın, etmeyeceksin, çıkmayacaksın” demedi. Aksine her zaman beni çok rahat bıraktı. Anne-kız büyüdük. “Ne yaparsan yap bana yalan söyleme” dedi. Demek ki bu doğru olmuş. Beni hiçbir zaman bir şeyden yasaklamadığı için, hiçbir şey de bana cazip gelmedi. Hani öyledir ya... “Gece çıkma” derler, çıkasın gelir. Bizde öyle bir durum olmadığı için hiç gerek duymuyordum. Hep annemin dizinin dibindeydim ben.
Çalışıyor muydu?
Çalışıyordu. Anneannemi de erken yaşta kaybedince ikimiz kaldık. Annem alaylı ressam. İç mimarlık yaptı, mobilya tasarımı yaptı. Hâlâ resme devam ediyor. İkinci evlililiğinden 4 yaşında kardeşim var.
O doğduktan sonra işi bıraktı artık.
Aile babası ben oldum. Ben çalışıyorum.
“Çekim sırasında postacı gelip mektup verdi”
Diziyle ilgili yaşadığınız en kötü an?
Ümit Olcay vardı ilk bölümlerde. İbrahim’le ikisi bir çekimde balkondan düşmüşlerdi. Beni vuran bir olay oldu. Çok gözümün önünde olmuştu. O an gerçekten öldüklerini sandım.
Yolda çevirip iyi ya da öfkeli tepki veren seyirciler oluyor mu peki?
Ciddiye alıyorlar. Gerçekten öyle yaptığımızı zannediyorlar. “Niye öyle yaptın? Sana çok kızıyorum” diyenler oluyor. Bir gün araba çekimimiz vardı. Kamera arabaya takılı, gidiyoruz. Yanımızda bir motorlu belirdi. Durdu. PTT’den gelmiş. Bir zarf uzattı. İçinden mektup çıktı. Daha önce bizimle aynı otelde kalan bir çift, mektup yazmış. “Bence sen şöylesin. Senin şu, onun bu huyunu gördüm” şeklinde hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri mektubu...
Bir anda çekim esnasında PTT görevlisi bizi nasıl buldu diye hayrete düştük.